VAN T TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMU İŞKENCE, ONUR KIRICI MUAMELE VE DİĞER HAK İHLALLERİNE
İLİŞKİN 05.04.2017 TARİHLİ İNCELEME RAPORU
Van T Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan tutuklular özetle, uygulamalardaki keyfilikten ve şikâyetleri hakkında işlem yapılmamasından, çıplak arama, tek kişilik hücre gibi kötü muamele ve işkence uygulamalarından, Cezaevi İdaresi’nin ve gardiyanların/memurların insanlık onuruna aykırı işlemlerinden şikâyet etmektedirler. Birçok tutuklu sağlık hakkı ve bu bağlamda yaşam haklarının ihlalinden yakınmaktadır. Tutukluların baromuza yaptığı birçok başvuruda ki ayrıntılı anlatımları, kendileri ile yapılan görüşmeler ile yaşanmamış bir olayın bu kadar detaylı anlatımın hayatın olağan akışına uygun olmayacağı dolayısıyla anlatılan bir hikâyenin doğruluğunun kuvvetle muhtemel olduğu açıktır. Bu sebeple Adalet Bakanlığı'nın sistematik gerçekleşen hak ihlalleri iddiaları ile ilgili derhal soruşturma başlatması, keyfi ve hukuka aykırı uygulama faillerinin derhal görevden el çektirilerek, cezai ve idari soruşturma başlatılması,
Çıplak arama, ters kelepçeleme, darp, hücre hapsi, açlık grevindeki tutukluların muayene ve kontrollerinin yapılmaması ve uzak cezaevlerine karayolu ile sevki iddiaları onur kırıcı muamele olup, bu uygulamalar ciddi insan hakları ihlali oluşturmaktadır. İşkence ve kötü muamele şikâyetlerinin işleme konulmaması, Savcılıklara yapılan başvuruların sonuçsuz kalması oldukça kaygı verici iken, cezaevinde yaşanan vahim olayların basına yansıması, kamuoyunda sürekli tartışılması olayın ciddiyetini göstermektedir.
Bazı tutuklular, haksız ve keyfi uygulamalara karşın yasal yollara başvurmak üzere ilgili mercilere başvuru yapmışlarsa da, dilekçeleri işleme konulmamıştır. Tutukluların dilekçe haklarının engellenmesi hak arama özgürlüğünün kısıtlanması anlamına gelmektedir.
Cezaevi Yönetimince tutukluların birbirleri ile mektuplaşmaları, aileleri ile haberleşmeleri ve faks göndermeleri iletişim hakkının engellenmesidir. Bu şekildeki yaklaşımlar ile Türkiye birçok kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce haksız bulunmuştur. (Bkz; 03.07.2004 Tarihli Tan/Türkiye Kararı- Başvuru No:9460, 21.06.2011 Tarihli Akar/Türkiye Kararı- Başvuru No:28505/04 )Tutukluların yaptıkları başvurular ile ilgili bilgilendirilmemeleri devletin yükümlülüklerine aykırı bir uygulamadır. Tutukluların haberleşmesine yönelik kurulan organizasyon açısından cezaevi idarelerine bazı pozitif yükümlülükler düşmektedir. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu vermiş olduğu bir kararda, yazılan mektupların gönderilmesi ve gelen mektupların alınması konusunda cezaevi yönetiminin görevlendirilmesi halinde, mektubun akıbeti hakkında kişiyi bilgilendirme konusunda devletin pozitif bir yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir. (Bkz; Grace/Birleşik Krallık, Başvuru No: 11523/85, 04.03.1987)
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunmuş olan haklar Anayasamızın 90.maddesi gereği kanun hükmündedir. İşkence ve Kötü Muamele, Yaşam Hakkı, Adil Yargılanma, Hak Arama Özgürlüğü gibi çekirdek hakların ihlal edildiğine ilişkin tutuklularca yapılan başvuruların dikkate alınmaması ve bu ihlallerin devam ediyor olması önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm şikâyet ve yakınmalara ilişkin herhangi bir fail hakkında soruşturma açılıp açılmadığı konusunda kamuoyunu tatmin edici bir açıklamanın yapılmamış olması haksız ve hukuka aykırı uygulamalara cevaz vermekte, adalet duygusunu tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Adli ve idari makamlar tarafından İvedi olarak tutukluların şikâyetleri ciddiye alınmalı ve ciddiyetle incelenip soruşturulmalıdır. Adli makamlar ve denetime yetkili idari makamlar, cezaevleri gibi kapatılma mekânları söz konusu olduğunda hukuka aykırı davranan memurun delil yaratma, keyfi işlem yapma, tek taraflı tutanak tutma gibi olanaklara daha fazla sahip olduğunu bilerek etkili bir soruşturma ve ciddi bir inceleme yapma konusunda kararlı olmalıdırlar.
Ceza ve İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük hükümlerine ve Uluslar arası Mevzuata aykırı olarak cezaevlerine ilk girişte rutin olarak çıplak arama yapılmaktadır. Çıplak arama yasaya ve hukuka aykırı, özel bir muamele olarak sürdürülmektedir. Yerel ve ulusal basın gündeminde de yer bulan eleştirilere rağmen insan onuruna aykırı işbu muamelede değişiklik olmamıştır. Rutin çıplak arama uygulamasına derhal son verilmesi Yasa’nın bir gereğidir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1. Maddesi taraf devletlerin sözleşmede yer alan hak ve özgürlükleri güvence altına almalarını gerektirir. Nitekim Anayasa’da insan temel hak ve özgürlükler tek tek sayılmıştır ve buna karşı devletin, hükümetlerin ve devletin idari ve adli makamlarının pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunduğu tartışmasızdır. AİHS ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokoller, devlete insan temel hak ve hürriyetlere yönelik müdahaleden kaçınmasını ve dolayısıyla insan temelinde hak ve hürriyetlerine saygı göstermesini sağlayan negatif yükümlülükler getirmiştir. Diğer taraftan AİHS ve ek protokoller, insan haklarını güvence altına alması için gerekli adımların atılmasına yönelik olarak devletlere pozitif yükümlülükler de getirmiştir. Türkiye taraf olduğu AİHS ile Ek protokolleri ve Anayasa’da belirtilen haklar ve yükümlülükler gereği negatif ve pozitif yükümlülüklerini yerine getirmek, insan temel hak ve hürriyetlerini sadece yasal mevzuatta değil devletin idari ve adli tüm birimlerinde tesis etmek zorundadır. Türkiye’nin negatif ve pozitif yükümlülüklerine bağlı kalarak insan haklarına saygı, insan haklarını koruma ve yerine getirme üçlü tipolojisi çerçevesinde Demokratik hukuk devleti ilkesinin gereğini yerine getirmesi gerekmektedir.
VAN BAROSU
İNSAN HAKLARI KOMİSYONU
Raporun tamamını okumak için tıklayınız